Sunday, November 13, 2011

ARLO!

Bodrum sokaklarında takılıyoruz. Arlo da benle. Tam benle değil aslında, başka birinin sorumluğunda San Francisco'dan Bodrum'a bizi ziyarete gelmiş! Yerim ben onu!
Kalabalığız. Arlo'yu bi yere bağlamışlar görüyorum..Neden diyorum "ee şimdi olmaz bizle, dışarı falan çıkıcazz" deniyor..Gönülsüzce peki diyorum aklımı Arlo'da bırakarak. Gece akıyo, geçip gidiyo ben Arlo'ya gidiyorum. Ama Arlo yok orda!!! Bakabilicemiz her yere bakıyoruz ama yok işte! Sonra birden Arlo'yla empati. Ben Arlo olsam ve boş kalsam nereye giderdim??? Plaja tabiki.. Birden San Francisco'ya ışınlanıyoruz.. Ocean Beach'ın kıyısında buluyoruzz kendimizi...Ben ARLOoOOooOOOoo, ARrRrrRrrRLooOOooO diye bağırıyorumm ve Arlo'ya gözgöze geliyoruz.. Delirmişçesine seviniyoruz ikimiz de. Koşuyoruz birbirimizee.. Sora slow motion kavuşma anı tabi.. Kuduruyoruz sevinçten.. Arlo'nun leş kokan nefesini bi daha koklayamıycam diye ne kadar korkmuşum meğersem !!!

Günaydın, sevenlerin kavuştuğu bir güne..

Happy SUNday on a rainy day ayrıca!


Wednesday, November 9, 2011

sam geldi.

söylemeyi unutmuşum.

Thursday, October 20, 2011

iki ölü bir fil

rüyalarımın delirme mevsimi.

önce dedem ölmüş ama bu seferki mustafa dedem. üzülüyoruz tabi. ama çat diye ölüm kişi değiştiriyo ve babammış meğersem asıl ölen!!!
aman yarabbim bu nasıl bi acı!!! hasta oluyorum sanki acıdan. bu kadar mı üzülür bi insan! bu kadar mı acı çeker???
annemse şokta! "ee hepimiz ölücez bi gün. babandaymış sıra demek ki" falan diyo, gayet cool tavırlarla...
bense deliricem acıdan. hazır değilmişim bu acıya. zaten trafik kazasıymış! ama her noolursa olsun nası hazırlar insan ölüme bünyeyi...
ben ağlama, histeri krizleri geçirirken, yüzüm gözüm şişmişken birden çat diye uyanıyorum, kabustan reel hayata uyanma, sıçrayarak...
oh diyorum bi rüyaymış sadece..
nası mutluyum..
oh ki bi ohh daha...
saate bakıyorum 4.38.
oh diyorum önümde bi kaç saatim daha var. uyuyim tekrar şöle güzel güzel rüyalar göriyim.

bu sefer bodrumdaki evimizdeyiz..
annem, babam, ben.
herhangi bi gün, rutin.
ama birden ev öyle bi sarsılıyo ki deprem gibi..
aynı anda da kapı çalınıyo gibi.
"ben açarım" diyorum.
açıyorum kapıyı. karşımda bi fil var!!!
bizim evi yıkmaya gelmiş! delirmiş bildiğin. evi yerinden sarsıyo her vurduğunda. biz koşarak kaçıyoruz dört bi yana. fil kişisi beni seçiyo takip için.
yalıkavak yollarında ben önde fil arkamda koşuyoruz!
bu sefer ben ölücem ama korkudan! ne istiyo benden diyorum. tanımam etmem!
koşa koşa kan ter içinde kalmışım tabi ve bi sıçrama daha.
sabaha uyandım bu sefer!
bi ohh daha ama gece olsa uyumayı göze alamıycaktım bi daha sanırım.
sonrası banyo, duş, iş!
...
..
.
bakalım....vol.46





Friday, October 14, 2011

düşünme meditasyonu vol.1

hello blog,
bu, daha önce denemediğimiz bi metod.. bugün başlıyoruz. madem yekten düşünemiyoruz, çiftten deniycez.
çok zor bi şey değil. sadece konuya odaklanmak gerekiyor.
tek zor sayılabilecek yanı çıkan sonucu uygulayabilmek.
ama aslansın sen blog, yaparsın.

bu ilk seans olduğundan basit bi şeyle başlıycaz.
yürüyen merdivenler...

merdivenler neden yürür?
neden kalabalık mekanlarda yürür o mervidenler de evdekiler sabittir?
neden bi basamağa iki kişi sığabilecek şekilde dizayn edilmiştir?
dünyanın her yerinde aynı mı yürür bu merdivenler?
dünya insanı ile bizim kültürün insanının yürüyen merdiven üzerineki tutumu nasıldır?
toplumlar arasında ekonomik ve/veya kültürel sıralama/düzen yürüyen merdiven kullanımını nasıl etkiler?

hiç düşündün mü bunları blog?
ben son 4 aydır her sabah ve akşam olmak üzere, günde iki kere düzenli olarak düşünüyorum bunları.

şimdi, ey blog (sana söylüyorum okuyan sen anla) düşün bakalım bi...








tamam mı?

bak bakalım doğru düşünebilmiş misin...




Wednesday, October 12, 2011

Evrene mektup...

Ölücek miyim acaba?
Günlerin gecelerim anlam dolu. Her yerden bi sinyal çakıyo sanki günlerimi yönlendiren. Altıncı hissim tavan yaptı.
Dün fiziksel olarak İstanbul'daydım, mental olarak San Francisco'da ve 5 yıl önce hem fiziksel hem mental olarak Amsterdam'da.
Bugün nerdeyim çıkaramıyorum bi türlü?
Ne içiyorum da ben bulamıyorum yolumu ya da dün yaptığım makarnanın mayhoş tatlı sosu mudur bunlara sebep?

Zaman kavramım kaymaya mı başladı acaba? Gezme uzvum çok fena kaşındığından mı diyorum kendi kendime.

Ben ezelden hep yazardım, sonra aşık olduğum zamanlarda yazabildim bi dönem. Şimdilerde de gezmek isteyince aşka geliyorum.

Gitmem gerek bi yerlere, orası kesin.
ama asıl soru; nereye?


PS: Sevgili evren, açtım gözümü kulağımı, bekliyorum tekliflerini.
Olsun, bitsin bu iş bi an evvel, kafam daha fazla bulanmadan mümkünse.

Hadi canım, gönder gelsin...


Tuesday, October 11, 2011

büyülü gün, dün...

Dün her şey sabah 6.30'da kalkıp işe gitmemle başladı. Sonra işteyken, aslında gece nöbetçisi olduğumu öğrenmemle devam etti. Gün ortasında çıktım işten..Sonra yağmur...Bi şekilde Beşiktaş. Güzel bir kahve, iki-üç günlük orman tatlısı ile.. Sonra Eser'i aramak için telefonu aldım elime ama Eser'in adı varmış telefonumda sadece, numarasını kaydetmeyi unutmuşum....Oops!... Hala yağmur bu arada.. Sonra, eve gitmeye karar vermişken Beşiktaş ışıklarda çat diye Eser çıktı karşıma!.. Ne güzel oldu. Evren benim için çalışıyo gibi.. Önce Beşiktaş'ta, sonra benim evde muhabbet, çay, kahve, arayı kapamaca, falan fistak.. Yağmur hala devam ama... Sonra, Eser gitti. Meltem çalışmaya başladı.. Müziksiz olur mu? radyobabylon is always on! mabbas diye bi dj program yapıyo ve diyo ki "yalnızlar için elektronik müzik saatleri, bu gece sonbaharın gelişini kutluyoruz" ben bu lafa bayılıyorum ve o an twitter elimin altında ve yazıyorum oraya.. Yağmur da hala dışarda pısır pısır tabi... Sonra ben; yine sayılar, harfler, cümleler içinde kaybolmuşken mabbas diyo ki "çalıcaam bu şarkı meltembugazzi için." Yağmur ve ben şok!! Hiç beklemezken biri bana şarkı armağan etti... Aman yarabbim ne ulvi bi hismiş sevinçlere hazırlıksız yakalanmak! Geceye yeniden başladım tabi.. Çok teşekkür ettim mabbas'a, yağmura ve evrene beni gün içinde ikinci kere çok özel hissettirdiği için! Sonra kimi görsem paylaştım bunu onla. Paylaştıkça daha da artsın diye... Sonra Samcik...SF için uçağa binmek üzereydi.. Orası (Atlanta) da yağmurluymuş. Tüm dünyada aynı anda yağmur yağsa, herkes radyo dinlese, biririne şarkılar gönderse diye diye.. hayal ve gerçeği karıştırıp uyumuşum..Rüyamda boydan boya başak tarlaları gördüm...Sapsarı, mis gibi.. Her şey çok güzel.. Ananemin mezarı da o başak tarlasının içinde.. Kormam, ürkmem ben böyle şeylerden zaten de dedemin mezarı da onun yanında...! Dedem ne zaman öldü ki?!? Ömrüne ömür kattım zahir.
Sonra, google, rüya yorumları, b harfi, başak.
"Rüyada basak görmek, hayra isaret eder. Rüyada bir tarlada bugday veya arpa basagi görmek, hayirli bir evlada sahip olacaginiza isarettir."
Hobbalaaaa..! Daha yeni alıştım yalnızlığıma.. Evren de yeni yeni kabullenirken bunu.. Nerden çıktı bu çoluk çombalak?
yoksa???
yo, yo, olamaz!

Yağmur artık yok, çünkü bügünden yazıyorum, ama dün hep vardı ve çok güzeldi. Tüm istanbul uzuuun bi banyo yaptı sanki, tırnaklarını kesti, yarına hazır. İstanbul okula başlıyor bugün.
Bakalım büyüyünce nolucak?

Öperim seni blog,
Gelip-geçen, ara ara yanan kafama dermansın, iyi ki varsın!


Sunday, October 9, 2011

ayşın and evrim and me... and everyone we know

dün sabah (öğle)
karşı (moda)


Tuesday, September 13, 2011

Tuesday, May 17, 2011

isim var blog, git basimdan!!!

tam da paslanmaya yuz tutmusken miss gibi bi is cikti karsimaa. bakalimm. pzts baslicam sanirimm..
yazarim sonra, haberler bende nasi olsa.

Thursday, May 5, 2011

watch out whomever is there going for my seat!

whoooh!! i got into a fight with two transgenders last night! they were big and scary, but still, i had to. they took my spot.
we were sitting at a table for dinner with the family and i got up for something, when i came back my seat was gone, but i was kind enough to say nothing about it. so i pulled up another chair which was way faar away form the table. i did not like the distance at all. so, i gave up on my politeness and walked up to them. when we all stood up at some point, they were twice as my size which did not change my mind!! i still went for it! after bitching for a while one of them said ''oh with this english accent, bla bla bla... '' i think i attacked her/him. still dont feel bad!

why tho this blog is in english? cuz i have to prove myself to my subconscious.

Sunday, April 24, 2011

ey internet yardimmm et!

sevgili blog,
o kadar yalnizim ki (bi de kaybededenler kulubunu izledim daha da yalnizlastim ustune, oniki sise vokta aldim iciyim de zibariyim diye onu da alkolik kocam icmis! yalnizligimla, ayik kafam ole oturduk butun aksam.. "ee daha daha nassiniz isala?")
hani diycem o ki blog; o kadar yalnizim ki sen bile bu kadar yalniz olamazdin!
o kadar yalnizim ki secimler beni cok korkutuyo.
o kadar yalnizim ki klostrofobim azdi, bi film var toprak altinda mi ne adi. film tabutta gozlerini acan bi askerle basliyo. en fazla 2 dakka izleyebildim. o kadar yalnizim ki izlemeye bile yandas bulamadim ki gelsin sirtimi sivazlasin, gecti desin, tapşin tapşin yapsın.
o kadar yanlizim ki baska yalnizlarla hic tahammulum yok
o kadar yalnizim ki yaslandigimi hissediyorum.
o kadar yalnizim ki facebooktan nefret ediyorum.
hani devam eder ya bu liste sonsuza dek o kadar yalnizim ki o listeyi hazirlarken sana cay yaptim diyenim yok!
velhasil blogcum cok yalnizim!
ama gecer belki. bakalim..........

Friday, April 22, 2011

sukur kavusturana

ah blog ahh!!
once sukur kavusturana..bayaa bi zaman oldu tabi, ama sen hep kalbimdeydin! cektigim her fotoda, karaladigim her yazida seni dusundum. geceler oldu uykusuz sabahlara baglandi, gunduzler oldu gunes bi turlu batmadi, ben hep seni dusundum blog. hep seni! ne zaman dedim, ne zaman bitecek bu hasret! simdi kavustuk cok sukur!
bi daha hic ayrilmayalim blog olur mu? napmali da ayrilmamali? baska bi DNS mi alsak??? baska ulkelere mi gitsek? yoksa baska bi adrese mi tasinsak??

o kadar cok sey oldu ki blog. nerden nasil baslamali?! bilemedim.
ananem gitti, blog. yok artik!!! kalbim agriyo. gercekten agriyo. saka diil.


ayrica ironik ama bugun de annemin dogum gunu! annem, cok severim seni!!
ote yandan happy earth day as well!


beri yandan da buh-bye. hadi.

Thursday, February 17, 2011

karma, nerdesin be kardes?

hayatımın son altı ayı calınmıstır, pek de hukumludur.
gotunu kaldırıp da is bulmaya zahmet etmeyen bi okuz evime girip, alt üst edip, bilgisayarımı alıp cıkarak iş bulmak zahmetinden kurtulmustur. demek ki..
baktın is mi yok gir bi eve cal bi pc ohh ne ala dunya! ben de is arıyorum ya.. aklımda bulunsun.

isala o okuze o bilgisayar icin odeme yapan da sahte para ile oder de cam silersiniz o paralarla!!!
gotunuzde patlasın, tasaklarınız catlasın!!!!!!!

Saturday, January 29, 2011

ne desem bos.

"İktidar Mısır'da bu gücü*(genclerin sosyal ag ortamlarinda orgutlenip devlete baskaldirmasi) kırmak için önce Twitter ve Facebook'u yasakladı, ardından da internete erişimi tamamen engelledi. Onlar cep telefonlarından SMS'le örgütlendiler. Bugün cep telefonları da kesildi."
ntv

ya da...

Turkiye'de alkollu icki icme yasi 24e cikarildi. Buna isyan eden genclik su yerine alkol icmeye basladi. Bunun uzerine devlet alkolu toptan yasakladi.


Sanki o kadar yakinki boylesi haberler; 10 yillik acik bi biletim olsun istiyorum. Bi gun yeter artik, alin sizin olsun her sey diyip, toparliyim pilimi pirtimi, ucup gidiyim. Cunku belli ki savasip sadece yara almak var, zafer degil!

Thursday, January 13, 2011

imagine: love




ps: bu ayakkabilari sadece fotograf cekerken mi giysem de hic eskimeseler?
ps2: bu kaydi girerken fonda (cafe valonia) new york new york calmaya basladi (:

Sunday, January 2, 2011

2011. sana kek yaptım.

ve 2011. hatta ikinci gununden yazıyorum.

herkeslerde bi 2010 sole gecti, bunu kattım, sunu attım. bu sene sole olucek, bole biticek felam filan..sora sole kendim...neleri kattım, neleri attım hayatımdan? bol keseden atmaktan baska...

bir. türkiyeye geri dondumm.

hmmmmzzz...

baskaaa..????

baska da ole elle yoklanır gozle bakılr bi durum yok. samcik geldi benlen..o guzel bi sey oldu. en guzzel bi sey hatta..
bi daha dusundum meselaa bu seneki hedefim noolsun dedim sanki her yıl bi tanesini helletmisim gibi......ve..bu senenin benim acımdan ödün verme yılı olmasına karar verdim.. vericeksin ki isteyebilesin dedim..her alanda ama en cok ilişkilerde...samlen,ailemlen,arkadaslarımlan, hatta patronunLAN... bakicazz artık..

ilkini devirdikten sonrası daha cok yazmak. ne olursa.nerde olursa.burda. kalemle evde. sozlukte.orda, burda ki seneye baktıgımda daha iyi bilebileyim neler dusunmusum, ne kararlar vermisim, hangilerini tutup hangileri sanki ben tutmamısım gibi gormezden gelmisim....itirazlar etmisim..

bi de is mevzusu var ki.. sanki orta ikiye giden yeni ergen gibi hic ole tasalarım yok nedense!! noolucak benim sonumm!!! yas gelmis, 28 demis hic oralı bile diilim.. nedir bu rahatlık!!!bi sekil olsun aklım basıma gelsin diyeyim bari o konuda daa..

sevgi,saglık ve huzur da demirbaslardan tabi.
operim seni 2011..
kek yaptım.. almaz mısın??
tatlı yiyelim tatlı konusalım
ne dersin?